Covid 19 ve Yalnızlık
Geleneksel toplumlar olarak yakın zamana kadar en azından fiziksel olarak yalnızlık çekmiyorduk. Şöyle ki bizim toplumumuzda selamlaşma, tokalaşma, büyüklerin elini öpme, küçüklerin yanaklarını sıkma gibi adetlerimiz vardı. Böylece fiziksel anlamda uzaklık yaşamaz ve insan vücudundaki mutluluk hormonlarından oksitosin salgılanırdı. Böylece aslında farkına varmadan belki de kıymetini bilmeden mutlu olurduk. Gel gelelim son zamanlarda covid-19 virüsünün hayatımıza girmesi ile neler değişti? Geleneksel toplumlar olarak yakın zamana kadar en azından fiziksel olarak yalnızlık çekmiyorduk. Şöyle ki bizim toplumumuzda selamlaşma, tokalaşma, büyüklerin elini öpme, küçüklerin yanaklarını sıkma gibi adetlerimiz vardı. Böylece fiziksel anlamda uzaklık yaşamaz ve insan vücudundaki mutluluk hormonlarından oksitosin salgılanırdı. Böylece aslında farkına varmadan belki de kıymetini bilmeden mutlu olurduk. Gel gelelim son zamanlarda covid-19 virüsünün hayatımıza girmesi ile neler değişti? Küresel çapta etkileri yoğun bir şekilde yaşanan virüsün etkileri, daha önce görünmeyen bir virüs ile savaşmak, tedavisi bilinmeyen bir süreç tüm bunlara ek olarak yaşanan panik duygusu, belirsizlik, en yakınlarımıza ve sevdiklerimize bulaştırma ya da kendimize bulaşma korkusu… tabi ki de devamında gelen sosyal mesafe.
İnsanoğlunun doğası belirsiz ve karmaşık durumlara alışma ve uyum sağlama konusunda zorlanır. Basit bir uyku düzenin oturması bile en az 23 gün sürerken yeni normal adını verdiğimiz bu mesafe kurallarına uymak eh bizleri tabi ki biraz zorladı. Fakat işin ucunda sağlık söz konusu üstelik görünmeyen bir düşmanla savaşıyoruz. Sosyal mesafe bu virüs ile mücadele etmek için kesinlikle gerekli bunda hemfikiriz. Covid-19 un psikolojik etkileri de pek çok meslektaşım ve kişiler tarafından tartışıldı hala daha da tartışılmaya devam ediyor. Bu yüzden ben sizlerle biraz sosyal mesafenin getirdikleriyle psikolojik etkileri hakkında tartışmak istiyorum.
Yukarıda da belirttiğim üzere fiziksel ve sosyal anlamda yalnızlık bizim toplumumuzun alışık olduğu bir şey değil fakat coronavirüs ne yazık ki insanımızı buna mecbur bıraktı. Böylece birbirine yakın temasta bulunmaktan hoşlanan insanımız biraz bocaladı. Bu durum vaka sayının artmasını bile tetikledi. Şu tarz söylemler duydum ben ‘’Yahu o bizim en samimi aile dostumuz onunla da mı görüşmeyelim? ‘’ Evet görüşmeyin güzel kardeşim bu işin ayıbı yok 🙂 E tabi bu durum bizi fiziksel olarak yalnızlaştırdı. Buna diyecek bir söz yok.
Fiziksel olarak yakınlaşamama dokunamama tabi ki psikolojik ve biyolojik olarak da etkilerini gösterdi. Kilo alanlar, verenler, depresyona girenler, tükenmişlik sendromu hissedenler, her iç sıkıntısını psikolojim bozuldu diye yorumlayanlar vs. örnekler çoğaltılabilir tabi ki. Bu süreçte benim sizlere birkaç önerim var. Vücudumuzda eksilen oksitosin (mutluluk hormonu) dengesini kurmak için, davranışsal anlamda egzersiz yapmak, evcil hayvanınız varsa onunla ilgilenmek, gelecek güzel günlerin hayalini kurmak; beslenm alışkanlıkları olarak yeşil yapraklı sebzeler, protein değeri yüksek gıdalar (kırmızı et, süt, yumurta, tavuk vs), melisa ve papatya çayı gibi sakinleştirici çaylar tüketmek ve A, B, B1, B6,D vitamini almak olacak. Oksitosin hormonu sosyalleşme, iletişim kurma ve sosyal aktiviteler ile ortaya çıkan bir homondur. Bunları gerçekleştiremediğimiz bu süreçte depresif duygular yaşamamak ve vücudumuzdaki mutluluk hormonlarının dengesini bozmamak adına bu önerilerime kulak veriniz.